Adana'da Yolcu Hakkı! Eski Bir Gelenek!
Rahmetli babam ile aramız çok iyiydi.Çocukluğumdan beri beni güzel bir ahlak üzere yetiştirmeye gayret etmiş, gönlüme vatan sevgisini nakış nakış işlerken gerçek bir müslüman olarak yaşayabilmem için öğütler,nasihatlerde bulunmuştur. O bana hiç bir zaman ismin ile hitap etmedi, hiç bir zaman kalbimi kırmadı, hiç bir zaman beni muhatap almamazlık yapmadı. Ne dediysem dinledi , ne anlattıysam anladı. Hoşuna gitmeyen kararlarımda beni ikna etmek için uğraştı. İkna edemediğinde ise ''seni ikna edemiyorum o halde içinden nasıl geliyorsa öyle yap, yüreğinin sesini değil vicdanının sesini dinle'' derdi.
Bir gün Adana'dan kalkıp köyümüze doğru yola çıktık. Ailece güzel bir yolculuktu. Yol kenarında türlü türlü tarlalar vardı. Çukurova'nın toprakları bereketlidir zaten. Bir karpuz tarlasının kenarında durduk.O vakit yaşım 13-14 galiba. Tarlayı görünce kardeşim ve ben tarlanın içine resmen daldık diyebilirim. O karpuzu alıyoruz , diğerini bırakıyoruz. Birini koparıyoruz birini atıyoruz derken babam telaşla gelip bizi tarlanın kenarına çıkardı. Sonrasını babamın ağzından dinleyelim.
''Bakın bu yaptığımız hem dinimize hem ırkımıza yakışmayan bir harekettir. Bu kul hakkına girer. Emek vererek,çalışarak didinerek bu tarladaki mahsülleri yetiştiren tarla sahibinin hakkına girmektir. Bunun cezası hem dünyada hem ahirette yakamızı bırakmaz.
Size eskiden kalma güzel bir gelenek vardır, onu anlatayım.
Eskiden Çukurova topraklarında aç kimseler olmazdı. Mal sahibi malı olmayana verir, malı olmayan ihtiyacından fazlasını almazdı. Çukurova'nın bereketli toprakları olana da olmayana da yetip artmaktaydı.
Tarla sahipleri ne ekerse eksin mahsülünü yetiştirmeye niyet ederken tarlanın yol kenarına denk kısımlarını yolculara ikram etmek için ayırırdı. Mahsül toplansa dahi o kısım bırakırdı. Yoldan geçenler o iki sıra mahsülden istediği kadar yerdi. Yolcu olan kimse de ihtiyacı kadarını, nefsini körelteceği kadarını yer, tarla sahibine ve geçmişlerinin ruhuna dualar okurdu.
Yolcu hakkını bilir , tarla sahibi de yolcunun hakkına riayet ederdi.''
Babam bu güzel geleneği anlattıktan sonra yolun kenarından bize ayrılmış bölümden bir karpuz ile nefsimizi körelttik.
Bu sırada şu soruyu sordum. ''Peki baba şimdi tarla sahibi gelse, yolcu hakkını da bilmiyorsa bize kızmaz mı'' dedim.
''Yok oğlum kızmaz her ne kadar bu gelenek kalmamış olsa da tarla sahipleri yolculara hürmet ederler'' dedi.
Bir süre sonra tarlanın sahibi çıkageldi. Selam verip yanımızda ki ağacın gölgesine oturdu. Babam ile aralarında şu konuşma geçti.
Tarla sahibi ; Selamün Aleyküm ağa.
Babam ; Aleyküm Selam Azizim.
Tarla sahibi; Nereden gelip nereye gidersiniz.
Babam; Adana'dan Kadirli'ye gidiyoruz.
Tarla sahibi; İyi , iyi sıla-i rahim sevaptır
Babam; Gardaşım kusura bakma tarlana müsadesiz girdik ancak çocukların canı çok çekti. İleri de satanlarda var ama tarladan koparıp yemenin tadı başkadır bilirsin. Yediğimiz karpuzun ücretini vermek isterim.
Tarla sahibi; Bak ağa yolcu hakkı diye bir şey vardır sizler bilmezsiniz belki de..
İşte tam burada hepimizin yüzüne aynı tebessüm belirdi. Tarla sahibi devam etti.
Tarla sahibi; Yolculara ayırdım ben bu iki sırayı , kimin canı istiyorsa gelip yesin diye. Eee sizde yolcusunuz ve bu sizin hakkınızdır. Ücreti ahirette ödenecektir.
Babam; Allah senden razı olsun, geçmişlerinin ruhu şad olsun inşallah.
Tarla sahibi; Cümlemizin inşallah... Ne iş yaparsın
Babam; Fabrikada çalışıyorum. Çukobirlik fabrikasını bilir misin?
Tarla sahibi; Bilirim tabi , devlet babanın fabrikası
Babam; (Gülümseyerek) Evet, Allah devlete zeval vermesin
Tarla sahibi; Bu güzel yavruların isimleri ne?
Babam; Bu oğlum Vural, bu da kızım Büşra
Tarla sahibi; Allah bu isimlerle hayırlı ömürler nasip etsin
Babam; Allah razı olsun cümlemizin ömrü hayırlı olsun inşallah. Artık biz kalkalım. İkramınız için çok teşekkür ederiz. Yolcuya/misafire ikramda bulunanı Allah sever. Allah'ta ona ikramlarda bulunur. Cenab-ı Allah size de güzel ikramlarda bulunup , bildiğiniz bilmediğiniz tüm hayırları size nasip eylesin.
Tarla sahibi; Amin ağam amin.
Güle oynaya bindik arabamıza ve düştük tekrardan yola. Bu güzel anı o gün bu gündür aklımdadır. Kelime kelime kare kare hafızamda durur. İnşallah bir gün Oğlum Egehan büyüdüğünde bende ona bu Yolcu Hakkı'ndan bahsedeceğim.
Vural Egemen SARIGÖZ
Bir gün Adana'dan kalkıp köyümüze doğru yola çıktık. Ailece güzel bir yolculuktu. Yol kenarında türlü türlü tarlalar vardı. Çukurova'nın toprakları bereketlidir zaten. Bir karpuz tarlasının kenarında durduk.O vakit yaşım 13-14 galiba. Tarlayı görünce kardeşim ve ben tarlanın içine resmen daldık diyebilirim. O karpuzu alıyoruz , diğerini bırakıyoruz. Birini koparıyoruz birini atıyoruz derken babam telaşla gelip bizi tarlanın kenarına çıkardı. Sonrasını babamın ağzından dinleyelim.
''Bakın bu yaptığımız hem dinimize hem ırkımıza yakışmayan bir harekettir. Bu kul hakkına girer. Emek vererek,çalışarak didinerek bu tarladaki mahsülleri yetiştiren tarla sahibinin hakkına girmektir. Bunun cezası hem dünyada hem ahirette yakamızı bırakmaz.
Size eskiden kalma güzel bir gelenek vardır, onu anlatayım.
Eskiden Çukurova topraklarında aç kimseler olmazdı. Mal sahibi malı olmayana verir, malı olmayan ihtiyacından fazlasını almazdı. Çukurova'nın bereketli toprakları olana da olmayana da yetip artmaktaydı.
Tarla sahipleri ne ekerse eksin mahsülünü yetiştirmeye niyet ederken tarlanın yol kenarına denk kısımlarını yolculara ikram etmek için ayırırdı. Mahsül toplansa dahi o kısım bırakırdı. Yoldan geçenler o iki sıra mahsülden istediği kadar yerdi. Yolcu olan kimse de ihtiyacı kadarını, nefsini körelteceği kadarını yer, tarla sahibine ve geçmişlerinin ruhuna dualar okurdu.
Yolcu hakkını bilir , tarla sahibi de yolcunun hakkına riayet ederdi.''
Babam bu güzel geleneği anlattıktan sonra yolun kenarından bize ayrılmış bölümden bir karpuz ile nefsimizi körelttik.
Bu sırada şu soruyu sordum. ''Peki baba şimdi tarla sahibi gelse, yolcu hakkını da bilmiyorsa bize kızmaz mı'' dedim.
''Yok oğlum kızmaz her ne kadar bu gelenek kalmamış olsa da tarla sahipleri yolculara hürmet ederler'' dedi.
Bir süre sonra tarlanın sahibi çıkageldi. Selam verip yanımızda ki ağacın gölgesine oturdu. Babam ile aralarında şu konuşma geçti.
Tarla sahibi ; Selamün Aleyküm ağa.
Babam ; Aleyküm Selam Azizim.
Tarla sahibi; Nereden gelip nereye gidersiniz.
Babam; Adana'dan Kadirli'ye gidiyoruz.
Tarla sahibi; İyi , iyi sıla-i rahim sevaptır
Babam; Gardaşım kusura bakma tarlana müsadesiz girdik ancak çocukların canı çok çekti. İleri de satanlarda var ama tarladan koparıp yemenin tadı başkadır bilirsin. Yediğimiz karpuzun ücretini vermek isterim.
Tarla sahibi; Bak ağa yolcu hakkı diye bir şey vardır sizler bilmezsiniz belki de..
İşte tam burada hepimizin yüzüne aynı tebessüm belirdi. Tarla sahibi devam etti.
Tarla sahibi; Yolculara ayırdım ben bu iki sırayı , kimin canı istiyorsa gelip yesin diye. Eee sizde yolcusunuz ve bu sizin hakkınızdır. Ücreti ahirette ödenecektir.
Babam; Allah senden razı olsun, geçmişlerinin ruhu şad olsun inşallah.
Tarla sahibi; Cümlemizin inşallah... Ne iş yaparsın
Babam; Fabrikada çalışıyorum. Çukobirlik fabrikasını bilir misin?
Tarla sahibi; Bilirim tabi , devlet babanın fabrikası
Babam; (Gülümseyerek) Evet, Allah devlete zeval vermesin
Tarla sahibi; Bu güzel yavruların isimleri ne?
Babam; Bu oğlum Vural, bu da kızım Büşra
Tarla sahibi; Allah bu isimlerle hayırlı ömürler nasip etsin
Babam; Allah razı olsun cümlemizin ömrü hayırlı olsun inşallah. Artık biz kalkalım. İkramınız için çok teşekkür ederiz. Yolcuya/misafire ikramda bulunanı Allah sever. Allah'ta ona ikramlarda bulunur. Cenab-ı Allah size de güzel ikramlarda bulunup , bildiğiniz bilmediğiniz tüm hayırları size nasip eylesin.
Tarla sahibi; Amin ağam amin.
Güle oynaya bindik arabamıza ve düştük tekrardan yola. Bu güzel anı o gün bu gündür aklımdadır. Kelime kelime kare kare hafızamda durur. İnşallah bir gün Oğlum Egehan büyüdüğünde bende ona bu Yolcu Hakkı'ndan bahsedeceğim.
Vural Egemen SARIGÖZ
Adana'da Yolcu Hakkı! Eski Bir Gelenek!
Reviewed by Blog
on
Şubat 12, 2014
Rating:
Hiç yorum yok: